30 Mart, tüm dünyada Dünya Bipolar Günü olarak anılıyor. BİLGİ Psikoloji Kısmı Dr. Öğr. Üyesi ve Ruhsal Danışmanlık Merkezi Yöneticisi Zeynep Maçkalı, damgalamanın bipolar bozukluğu olan bireylerin hayatını derinden etkilediğine ve tedaviden kaçınmalarına neden olabildiğine dikkat çekti. Maçkalı, “Bipolar bozukluk teşhisinin kişinin sahip olduğu özelliklerden yalnızca biri olduğu unutulmamalı” dedi.
Yaşam hikayesinin, fotoğrafları ve mektuplaşmalarıyla birlikte incelenmesinin akabinde, bipolar bozukluk tanısı alabileceği kanısına varılan dünyaca ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum günü olan 30 Mart, her yıl “Dünya Bipolar Günü” olarak anılıyor.
Uluslararası Bipolar Bozukluklar Derneği’nin (IBSD) datalarına nazaran dünyada 60 milyon insan bipolar bozukluğa sahip. Türkiye’de ise bipolar bozuklukların 2 milyondan fazla beşerde görüldüğü, aileleriyle birlikte 6 milyondan fazla insanın hayatını etkilediği iddia ediliyor.
Dünya Bipolar Günü, dünya çapında bipolar bozukluğa dair toplumu bilinçlendirerek farkındalık yaratmayı; bipolar bozukluğu olan şahıslara yönelik damgalamanın önüne geçmeyi hedefliyor.
‘Duygudurumun düzenlenmesinde ilaç tedavisi ve psikososyal takviye gerekli’
Bipolar bozukluğa dair bilgi veren BİLGİ Psikoloji Kısmı Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı, “Eski ismiyle manik-depresif hastalık olan, kimi kaynaklarda iki uçlu bozukluk olarak da geçen bipolar bozukluk, taşkınlık ve çökkünlük devirlerin ortasında bireylerin olağan, her zamanki düzgünlük hallerinde oldukları periyotlarla hayat uzunluğu devam bir duygudurum bozukluğudur. Manik devirlerde yükselmiş yahut huzursuz his durumun yanı sıra çok hareketlilik, süratli konuşma, özgüvende artış, uyku gereksiniminde azalma üzere belirtiler görülür. Depresif periyotlarda ise, kişinin sürdürdüğü neredeyse bütün etkinliklere dair ilgi ve istek kaybı, keyifsizlik, yeme alışkanlıklarında değişim, çok ahenge yahut uyku gereksiniminde azalma, konuşmada azalma, hareketlerde yavaşlama, yorgunluk, güç azlığı, dikkatin çarçabuk dağılması üzere belirtiler görülür. Duygudurumun düzenlenmesinde ilaç tedavilerinin yanı sıra kişisel yahut küme psikoterapileri, ruhsal iyileştirime yönelik uygulamalar üzere psikososyal takviye çalışmaları, tesirli tedavinin vazgeçilmez parçalarıdır” dedi.
‘Hastalığa dair yanlış inanışların önüne geçilmeli’
Damgalamanın hem bipolar bozukuk tanısı konan şahısların hem de ailelerinin hayatını derinden etkilediğini belirten Maçkalı, damgalamayı engellemek için her şeyden evvel hastalığa dair yanlış inanışların önüne geçilmesi gerektiğini lisana getirdi.
Maçkalı, “Gazetelerde ve toplumsal medyada çıkan haberlerde isimli olay hikayelerinin eksik sunulması, intihar, uyuşturucu unsur ve alkol kullanımıyla bipolar bozukluklar ortasında ‘hızlı’ temasların kurulması bipolar bozukluğu olan şahıslar ve ailelerini derinden etkiliyor. Ruhsal hastalıklara dair yanlış inanışlar damgalamaya, bu da ayrımcılığa neden oluyor. Bipolar bozukluğu olan bireyler, damgalamadan kaçınmak için yardım yahut tedavi almayı geciktirebiliyor. Bu kaçınma, kimi vakit kendilerini ailelerinden ve toplumsal etraflarından uzaklaştırıp, izole etmelerine neden olabiliyor” dedi.
Bipolar bozukluğu olan şahısların bu durumu tek başına çözmeleri gereken bir durum olarak görmemeleri gerektiğini belirten Maçkalı, “Bunu şahsî bir zayıflık olarak görmeleri, bireylerin kimi vakit kendilerinden kuşku duymalarına; utanç ve suçluluk hislerine kapılmalarına neden olabilmektedir. Bipolar bozukluğa sahip olmanın, kişinin sahip olduğu özelliklerden yalnızca biri olduğu unutulmamalıdır. Kişinin kendini yalnızca bu hastalıkla tanımlaması da özgüveninin azalmasına sebep olabilir. Psikiyatrik ve ruhsal yardım, yaşanan duygudurum dalgalanmalarıyla baş etmek için bireylerin muhtaçlık duyabilecekleri dayanağı sağlayabilmektedir” diye konuştu.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
